Wikipedia

Arama sonuçları

1 Mart 2017 Çarşamba

Kimliklerimiz ve sosyal medya baskısı


Her insan kaçınılmaz bazı kimliklerle doğar. Bunlar insanın iradesi dışında doğumla edindiği kimliklerdir. Aile-din/mezhep-milliyet/ırk-coğrafya ve vatandaşlık gibi...

Bir de sonradan kazanılan kimlikler vardır. Bir siyasi partinin ya da spor kulübünün taraftarı olma, bitirilen bir okul veya bir meslek edinme, çeşitli dernek ya da kuruluşlara üye olma sonradan kazanılan kimliklere örnektir.
Herkes yerine-zamanına ve bulunduğu ortamlara göre bu kimliklerini ön plana çıkarır.

Bu kimliklerimizin olması çok doğal. Önemli olan bunları ne kadar yerinde, doğru ve istikrarlı kullandığımızdır.

Son yıllarda hızla gelişen ve günlük yaşantımızda çok önemli bir yer tutan sosyal medya bu kimliklerimizi en çok sergilediğimiz alanların başında gelir.

Facebook-Twitter-Instagram başta olmak üzere çeşitli forum ve bloglar, sözlükler vb. kimliklerimizi gösterme şansı bulduğumuz sanal alanlardır. Buralarda bazen bir yazı, bazen bir fotoğraf/video, bazen tek bir cümle bile olaylara, dünyaya ve çevremize bakışımız hakkında mesajlar iletir. Yaptığımız bir paylaşım, beğendiğimiz ya da beğenmediğimiz bir yazı/foto duruşumuz hakkında fikir verebilir.

İşte bütün sorun da bence burada başlıyor. Sosyal medya araçlarını kullanan birçok kişi kendi inandığı değerler üzerinden diğerlerine, karşıt görüşte olanlara tahakküm kurmaya ve onların benzer kimliklerini küçük görmeye, hatta aşağılamaya çalışıyor.

Sadece karşıt görüşte olanlara değil kendilerine yakın kimliğe sahip olanlara da sergilemesi gereken davranışlar üzerinden verilen akıllar, yapılan eleştiriler, yapması ve yapmaması gereken eylemleri listeleme de bir tür baskı değil midir?

Örneğin herhangi bir politik görüşe sahipsiniz ve bunu da açıkça belirttiyseniz, sosyal medya üzerinden bu alanda yapılan/paylaşılan her etkinliğe katılmaya zorlanıyorsunuz. Diyelim bir sözü ya da fotoğrafı beğenmediniz ya da paylaşmadınız hemen eleştiri ve sorgulamalar ile karşılaşabiliyorsunuz.

Ulusal kurtuluş günleri-ulusal bayramlar-vatan-bayrak vb. konularda yapılan paylaşımlara ve sosyal medya etkinliklerine katılmadığınız, beğenmediğiniz, destek vermediğiniz zaman bu değerler üzerinden sorgulanmanız sosyal medya baskısı değil midir?

Çeşitli nedenlerle ölenlerin politik kimlikleri üzerinden arkalarından dua ya da beddua etmek, kendi gibi düşünmeyenleri dışlamak ve eleştirmek bir sosyal medya baskısı değil midir?

Ya da dinsel inançlar üzerinden yürütülen bir sosyal medya çalışmasına tepkisiz kalırsanız hemen müslümanlık anlayışınız sorgulanabiliyor. Kişinin sadece kendisinde kalması gereken bazı ibadetlerini  sosyal medya üzerinden sürekli dile getirmesi ve bunu çevresine empoze etmeye çalışması bir baskı değil midir?

 Oruç tutabilirsiniz, namazınızı kılabilirsiniz, çeşitli hayır işlerinde bulunabilirsiniz ama sürekli bunları "şöyle yaptım, böyle yaptım" diyerek sosyal medya üzerinden paylaşmak ve yapmayanları açığa çıkararak neredeyse suçlamak sosyal medya baskısı değil midir?

Çeşitli kaza ya da doğal afetler sonrası takınılan üzüntülü tavırlar, sanal gözyaşları, keder ve hüzün dolu mesajlar vermeyenlere, farklı paylaşımda bulunanlara yöneltilen ağır eleştiriler ve suçlamalar sosyal medya baskısı değil midir? Üstelik bütün bunları hepsinin yeni bir gündemle 2-3 gün sonra unutulacağı belli iken.

Sporda da aynı takımın taraftarları arasında farklı konularda hemfikir olunamadığı zamanlarda herkesin kendi gibi düşünmeyenleri suçlaması hatta taraftarlık derecesini ölçmeye kalkması sosyal medya baskısı değil midir? Yeni gelen bir teknik direktör ya da oyuncu transferleri sonrası bunları onaylayan ya da beğenmeyenler arasında yaşanan sert tartışmalar hatta suçlamalara varan sözler sosyal medya baskısı değil midir?

Seçimler öncesi kamuoyu yaratma adına yaşananlar, bir parti ya da aday üzerinde yoğunlaşma çabaları ve bu alanda birbirini ikna etmeye çalışırken yaşananlar/suçlamalar sosyal medya baskısı değil midir?

Son olarak içinde bulunduğumuz referandum sürecinde evet ya hayırcıların birbirlerini linç etmek için tetikte beklemeleri, buldukları en küçük fırsatta saldırıya geçmeleri bu baskıların en güzel örneklerinden değil midir? Üstelik bu rekabetin hiç de eşit olmayan koşullarda yapıldığını herkesin bildiği bir ortamda…
Ayrıca tüm bunlar yaşanırken her türlü bilgi kirliliği, olayları abartma ve saptırma, dezenformasyon da işin cabası.

Bence işin daha da vahimi sosyal medya üzerinden gösterilen duruşlar acaba gerçek dünyada aynı kararlılıkla gösterilebiliyor mu? Acaba "olduğumuz gibi görünmek, veya göründüğümüz gibi olmak " gerçekten çok mu zor?
Bizim gibi düşünmeyenlere saldırmak yerine onların da farklı fikirleri, beğenileri olabileceğini kabullenmek çok mu zor?

Aykırılara, ötekilere, ayrık otlarına yaşama şansı vermek, onlara katılmasak bile dinlemek ve kabullenmek çok mu zor?

Klavye kahramanı diye adlandırılan gerçek kimlikleri belirsiz sanal kimliklerin, gerçek dünyada ezilmiş egolarını tatmin etme yeri sosyal medya olunca maalesef bunlarla karşılaşmak hiç şaşırtıcı gelmiyor.

Sadece sosyal medya baskısı yüzünden bu ortamlardan uzaklaşan ya da kendini geri plana atan o kadar çok insan var ki…

Keşke sessiz çoğunluk bu kadar sessiz olmasa...
Ya da bu kadar pasif, korkak ve sinmiş olmasak…

İlhan İLMENÖZ

Hiç yorum yok: