Her insan kaçınılmaz bazı kimliklerle
doğar. Bunlar insanın iradesi dışında doğumla edindiği kimliklerdir.
Aile-din/mezhep-milliyet/ırk-coğrafya ve vatandaşlık gibi...
Bir de sonradan kazanılan kimlikler
vardır. Bir siyasi partinin ya da spor kulübünün taraftarı olma, bitirilen bir
okul veya bir meslek edinme, çeşitli dernek ya da kuruluşlara üye olma sonradan
kazanılan kimliklere örnektir.
Herkes yerine-zamanına ve bulunduğu
ortamlara göre bu kimliklerini ön plana çıkarır.
Bu kimliklerimizin olması çok doğal.
Önemli olan bunları ne kadar yerinde, doğru ve istikrarlı kullandığımızdır.
Son yıllarda hızla gelişen ve günlük
yaşantımızda çok önemli bir yer tutan sosyal medya bu kimliklerimizi en çok
sergilediğimiz alanların başında gelir.
Facebook-Twitter-Instagram başta olmak
üzere çeşitli forum ve bloglar, sözlükler vb. kimliklerimizi gösterme şansı
bulduğumuz sanal alanlardır. Buralarda bazen bir yazı, bazen bir fotoğraf/video,
bazen tek bir cümle bile olaylara, dünyaya ve çevremize bakışımız hakkında
mesajlar iletir. Yaptığımız bir paylaşım, beğendiğimiz ya da beğenmediğimiz bir
yazı/foto duruşumuz hakkında fikir verebilir.
İşte bütün sorun da bence burada
başlıyor. Sosyal medya araçlarını kullanan birçok kişi kendi inandığı değerler
üzerinden diğerlerine, karşıt görüşte olanlara tahakküm kurmaya ve onların
benzer kimliklerini küçük görmeye, hatta aşağılamaya çalışıyor.
Sadece karşıt görüşte olanlara değil kendilerine
yakın kimliğe sahip olanlara da sergilemesi gereken davranışlar üzerinden
verilen akıllar, yapılan eleştiriler, yapması ve yapmaması gereken eylemleri
listeleme de bir tür baskı değil midir?
Örneğin herhangi bir politik görüşe
sahipsiniz ve bunu da açıkça belirttiyseniz, sosyal medya üzerinden bu alanda yapılan/paylaşılan
her etkinliğe katılmaya zorlanıyorsunuz. Diyelim bir sözü ya da fotoğrafı
beğenmediniz ya da paylaşmadınız hemen eleştiri ve sorgulamalar ile
karşılaşabiliyorsunuz.
Ulusal kurtuluş günleri-ulusal
bayramlar-vatan-bayrak vb. konularda yapılan paylaşımlara ve sosyal medya
etkinliklerine katılmadığınız, beğenmediğiniz, destek vermediğiniz zaman bu değerler
üzerinden sorgulanmanız sosyal medya baskısı değil midir?
Çeşitli nedenlerle ölenlerin politik
kimlikleri üzerinden arkalarından dua ya da beddua etmek, kendi gibi
düşünmeyenleri dışlamak ve eleştirmek bir sosyal medya baskısı değil midir?
Ya da dinsel inançlar üzerinden yürütülen
bir sosyal medya çalışmasına tepkisiz kalırsanız hemen müslümanlık anlayışınız
sorgulanabiliyor. Kişinin sadece kendisinde kalması gereken bazı
ibadetlerini sosyal medya üzerinden
sürekli dile getirmesi ve bunu çevresine empoze etmeye çalışması bir baskı
değil midir?
Oruç tutabilirsiniz, namazınızı kılabilirsiniz, çeşitli hayır
işlerinde bulunabilirsiniz ama sürekli bunları "şöyle yaptım, böyle
yaptım" diyerek sosyal medya üzerinden paylaşmak ve yapmayanları açığa
çıkararak neredeyse suçlamak sosyal medya baskısı değil midir?
Çeşitli kaza ya da doğal afetler sonrası
takınılan üzüntülü tavırlar, sanal gözyaşları, keder ve hüzün dolu mesajlar
vermeyenlere, farklı paylaşımda bulunanlara yöneltilen ağır eleştiriler ve
suçlamalar sosyal medya baskısı değil midir? Üstelik bütün bunları hepsinin
yeni bir gündemle 2-3 gün sonra unutulacağı belli iken.
Sporda da aynı takımın taraftarları
arasında farklı konularda hemfikir olunamadığı zamanlarda herkesin kendi gibi
düşünmeyenleri suçlaması hatta taraftarlık derecesini ölçmeye kalkması sosyal
medya baskısı değil midir? Yeni gelen bir teknik direktör ya da oyuncu
transferleri sonrası bunları onaylayan ya da beğenmeyenler arasında yaşanan
sert tartışmalar hatta suçlamalara varan sözler sosyal medya baskısı değil
midir?
Seçimler öncesi kamuoyu yaratma adına
yaşananlar, bir parti ya da aday üzerinde yoğunlaşma çabaları ve bu alanda
birbirini ikna etmeye çalışırken yaşananlar/suçlamalar sosyal medya baskısı
değil midir?
Son olarak içinde bulunduğumuz referandum
sürecinde evet ya hayırcıların birbirlerini linç etmek için tetikte
beklemeleri, buldukları en küçük fırsatta saldırıya geçmeleri bu baskıların en
güzel örneklerinden değil midir? Üstelik bu rekabetin hiç de eşit olmayan
koşullarda yapıldığını herkesin bildiği bir ortamda…
Ayrıca tüm bunlar yaşanırken her türlü bilgi
kirliliği, olayları abartma ve saptırma, dezenformasyon da işin cabası.
Bence işin daha da vahimi sosyal medya
üzerinden gösterilen duruşlar acaba gerçek dünyada aynı kararlılıkla
gösterilebiliyor mu? Acaba "olduğumuz gibi görünmek, veya göründüğümüz
gibi olmak " gerçekten çok mu zor?
Bizim gibi düşünmeyenlere saldırmak
yerine onların da farklı fikirleri, beğenileri olabileceğini kabullenmek çok mu
zor?
Aykırılara, ötekilere, ayrık otlarına yaşama
şansı vermek, onlara katılmasak bile dinlemek ve kabullenmek çok mu zor?
Klavye kahramanı diye adlandırılan gerçek
kimlikleri belirsiz sanal kimliklerin, gerçek dünyada ezilmiş egolarını tatmin
etme yeri sosyal medya olunca maalesef bunlarla karşılaşmak hiç şaşırtıcı
gelmiyor.
Sadece sosyal medya baskısı yüzünden bu
ortamlardan uzaklaşan ya da kendini geri plana atan o kadar çok insan var ki…
Keşke sessiz çoğunluk bu kadar sessiz
olmasa...
Ya da bu kadar pasif, korkak ve sinmiş olmasak…
İlhan İLMENÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder