Wikipedia

Arama sonuçları

30 Ocak 2017 Pazartesi

George Orwell ve 1984"ün anlattıkları


Dünyaca ünlü yazar George Orwell'in kaleme aldığı "1984" hem yazıldığı dönemde, hem de günümüzde devletlerin baskıcı ve totaliter karakterini son derece başarılı bir biçimde ortaya koyan bir başyapıt.

G.Orwell"in 1949 yılında yazdığı ve olayların 1984 yılında geçtiği kurgulanan bu ütopik eser; kimine göre bir öngörü, kimine göre bir kurgu, kimine göre de düzene karşı başkaldırı kitabıdır. Ütopyaların karamsar ve korkutucu bir kurguyla var olan ve adına "disütopya" denilen örneklerden biridir.

Roman, gelişen teknoloji ve iktidarların insanları kontrol altına almasını, özgürlüklerin kısıtlanmasını ve sorgulamanın yasak olduğu bir toplumu ele almaktadır. Her yerde izlendiğimizi de bizlere anlatmaktadır. Tele ekranlar, mikrofonlar, kameralar, uydular önemli bir yer teşkil etmektedir.

İktidar partisinin kendi çıkarları uğruna halkı uyuttuğu, onların isteklerini güttüğü; partinin çıkarlarıyla uyuşmayan düşüncelerin sessizce ortadan kaldırıldığı bir ülke düşünün.

Gerçeklerin, medyanın hatta tarihin partinin menfaatleri doğrultusunda yeniden yazıldığı; insanların evlerinde bile tele-ekranlar aracılığıyla izlendiği; düşünmenin, hissetmenin, sevişmenin yasak olduğu bir yer Okyanusya.

Dünyanın yalnızca 3 büyük devletten oluştuğu ve bu devletlerin de birbirleriyle sürekli savaş halinde olmasından kaynaklanan denge politikalarının anlatıldığı ve herkesin birbirinin düşmanı gösterildiği bir dünya kurgusu vurgulanmaktadır.

İnsanlar her an; evlerinde, sokakta, işte her yerde gözetim altındadırlar. "Big Brother" her yerdedir ve herkesi izler. Sadece verilmek istenen haberlerin yayınlandığı, sürekli bir kısır döngünün içine hapsedilmiş insanlardan oluşan bir devletin ve bunun farkına varmış bir karakterin öyküsüdür 1984.

"İktidar araç değil amaçtır" diyerek tüm totaliter rejimleri eleştiren yazar; romanda bu rejimlerde sistemin dar boğaza girmesini engellemenin tek yolu olarak savaşın sürekli hale getirildiğini vurgular. Böylece, bireylerin gereksinimleri baskı altında tutulur üretim de savaş gereksinimlerine kaydırılır. Aynı zamanda kitapta geçen "düşünce polisi" gibi kavramları da George Orwell günümüze kazandırmıştır.

Başlıca Karakterler

Winston Smith: Okyanusya'nın propaganda fabrikası Doğruluk Bakanlığında çalışan ortalama bir zekaya sahip, küçük bir memur.
Julia: Doğruluk Bakanlığının Kurgu Dairesinde çalışan güzel, is­yankar bir genç mekanik.
O'Brien: Parti yüksek kademesindeki küçük çevreye mensup çir­kin, yüksek ölçüde zeki bir üye.
Mr. Charrington: Londra'da, mazinin zevkli ve cazibeli kalıntı­larıyla dolu bir eskici dükkanının yaşlı sahibi.
Büyük Birader: Okyanusya'nın, her şeyi gören, her şeye gücü yeten ve manyetik gözleri ile her ilan ve reklam tahtasından ba­kan hükümdarı.
Emmanuel Goldstein: Okyanusya'nın baş düşmanı, yarı mistik bir adam.

Sonuç olarak G.Orwell 1984'te , diktatör liderlerin toplumdaki her bireyin hareketlerini, duygularını ve hatta düşüncelerini kontrol etme eğilimlerini irdeler. Bir ülkenin hem siyasi, hem askeri gücünü tekelinde bulunduranların, bu rejimi sürdürmek ve korumak adına, kaçınılmaz olarak tek-tip bir yaşam düzeni kurması romanın ana teması iken, bu düzeni kurmak için meşrulaştırılan cinayetler planlanması ve uygulanması sürekli bir tutuklanma korkusuyla vatandaşların baskı ve denetim altında tutulması eleştirilerin odağında yer alır.

İnsanları kontrol için değişik yöntemlere başvuran partinin kullandığı üç cümle ile Orwell, aslında totaliter rejimlerin amaçlarını özetler. Birbirleriyle çelişen bu üç söz, partinin bir bakanlık binasında büyük harflerle ve kocaman puntolarla yazılı durmaktadır:

“SAVAŞ BARIŞTIR"
"ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR"
"BİLGİSİZLİK KUVVETTİR”

Eğer özgürlüğünüze fazla düşkün biriyseniz bu kitabı okuduktan sonra ruhunuzu bir izlenmişlik hissi kaplayabilir, hatta bu düşünceyi bir süre atmanız zor olabilir.

George Orwell’in “1984” romanı mutlaka okunması, hatta tekrar tekrar karıştırılması, özellikle şu günlerde her satırının altı çizilmesi gereken bir roman. 1984 tarih olarak artık geçmişte kaldı belki ama Orwell’in anlattığı dünya pek o kadar da uzak değil. Ne dersiniz?

Bu kitabı henüz okumadıysanız vakit geçirmeden başlayın. Bitirdikten sonra şöyle diyeceğinizi şimdiden duyar gibiyim.

“Ben bu hikayeyi bir yerden biliyorum.”


İlhan İLMENÖZ

1 yorum:

CEFAR URGUN dedi ki...

Hayvan çiftliği'ni okuduktan sonra da "ben bu hikayeyi bir yerden biliyorum..." demedik mi?