İnternet ve sosyal medya kullanımının
olmadığı ve teknolojinin bu kadar gelişmediği zamanlarda bize ait olan ve biz
istemediğimiz takdirde başkalarının öğrenmesi çok da mümkün olmayan
yaşamlarımız vardı. İster özeliniz deyin, isterse gizledikleriniz, belki bir
kaç dost ve sırdaşınız dışında yaşadıklarınızı başkaları bilmezdi.
Ancak teknolojik gelişmeler, internet, sosyal
medya kullanımı ve bunları destekleyen her türlü araç ve programlar
yaygınlaşmaya başladıkça özellerimiz ve gizliliklerimiz de birer birer ortadan
kalkmaya başladı. İşin daha da ilginci bu sınırları biz kendimiz bilerek ve
isteyerek kaldırdık.
Geçen gün izlediğim bir dizide
"modern hayat, röntgenciliğin ve teşhirciliğin kutsal olmayan bir
karışımına benzer. İnsanlar sürekli kendi içlerini ve dışlarını
yayınlıyorlar" diyordu.
Aslına bakılırsa çok doğru bir
tanımlama... Burada belirtilen “modern
hayat” kavramından benim anladığım, teknolojinin, internet ve her türlü sosyal
medya kullanımının geldiği noktadır. Sorarım size hanginiz evde/işte cepte hiç
internet kullanmıyorsunuz? Hanginizin herhangi bir sosyal medya hesabı yok?
Teknolojiden yararlanmak elbette çok güzel de bir de abartmasak…
Artık teşhirci de biziz, röntgenci de… Her
şeyimiz gözler önünde, her şeyimizi bilerek ve isteyerek sergiliyoruz. Gittiğimiz,
gezdiğimiz yerlerden yediklerimize, yaptıklarımızdan kimlerle nerede birlikte
olduğumuza, hatta içsel dünyamızda yaşadıklarımıza kadar adım adım her şeyimiz
ortada. Neredeyse her an her şeyimizi yazılı veya görüntülü başkalarıyla
paylaşıyoruz.
Arkadaşlarımızın-dost ve akrabaların ne
yaptığını, nerede olduğunu artık anında öğrenebiliyoruz. Kim nerede ne yemiş, ne
içmiş, kimlerle beraber nereye gitmiş, nerede eğlenmiş hepsini anında
biliyoruz.
Bırakın yeme-içme gezme olaylarını, artık
hastanede geçirdiğimiz en basit operasyondan tutun hangi camide namaz
kıldığımıza, yakınlarımızı hangi mezarlıkta sonsuza uğurladığımıza kadar her
anımızı, her şeyi birilerinin gözüne sokmaya bayılıyoruz.
Üstelik bütün bunları yaparken kimse bizi
zorlamıyor. İstediğimiz için yapıyoruz. Belki de bundan garip bir zevk
alıyoruz. Sadece kendimize ait olan şeyleri sergilemiyor, başkalarını da
sürekli gözlemliyor, onların da neler yaptığını öğrenmeye çalışıyoruz.
İnsanın kendini çıplak gibi hissetmesine
yol açan, adeta bir çeşit röntgencilik/teşhircilik olan bu eylemler bazen
istenmeyen takip ve tacizlere de yol açabiliyor. Stalking/Stalklama ve stalker
gibi kavramlar bu gizlice dikizlemelerin sosyal medyacası...
Hatta farklı isim ve cinsiyetlere bürünerek,
tanımadıkları insanlara bu sosyal medya araçlarını kullanarak özel mesajlar
atan, onları rahatsız eden ve bundan garip bir zevk duyan geniş bir kitle de
var.
Bize ait olan "özelimiz" diye
bir şey kalmadı… Bir zamanlar sadece kişiye özel olan günlük ve foto albümleri
yerine, artık her anımızı paylaştığımız yazılı ve görsel araçlar yani sanal
günlüklerimiz ve sanal albümlerimiz mevcut. Üstelik internet ortamında bir kez
iz bıraktık mı bunları temizlemek de çok zor.
Eskiden tutulan günlüklerin, istenmeyen
mektupların, bir daha görmek istemediğiniz fotoların yakılıp yırtılması/yok
edilmesi kadar kolay değil her şey. Bir kere internet ortamında paylaştınız mı,
artık geriye dönüş çoğunlukla mümkün değil.
Eski aşklar, arkadaşlıklar, dostluklar
kavgalar, ayrılıklar, hüzünler ve tüm yaşananlar sadece bu kişilere ait ve
onlar tarafından bilinirken şimdi ilgili-ilgisiz herkes her şeyi biliyor, öğreniyor.
Asıl sorun perdeleri çekmeden rahatça
oturabilme özgürlüğü mü, yoksa açık perdelerden içeridekileri dikizleyenlerin
terbiyesizliği mi?
Artık biri bizi gözetlemiyor, herkes
herkesi gözetliyor. Acaba ilgi manyağı mı olduk? Yoksa çok mu yalnızız?
İlhan İLMENÖZ