Toplum olarak okumayı çok fazla sevmeyiz.
Siz bakmayın bir zamanlar moda olan "boş zamanlarımda kitap okurum"
sloganlarına, onlar geçmişte kaldı. Ayrıca kitap okumak bir boş zaman
aktivitesi değildir.
Her neyse, şimdilerde hiç okumaz olduk.
Dikkat edin her ortamda yabancıların elinde hep kitap olurken, bizim milletin elinde
cep telefonu, tablet.
Kalın kitaplar ve uzun yazılar ezelden
beri bizlerin gözünü korkutmuştur. Okullarda kitap okuma tarzı verilen
ödevlerde, okumayı sevmeyen öğrenciler genelde içeriğe değil kitabın
inceliğine/kalınlığına bakarlar.
Sınavlara girenler iyi bilir, uzun
paragraf soruları ne kadar kolay olursa olsun, çoğumuza hep ürkütücü gelmiştir.
Hatta bazıları bu tip soruları okumaz bile. Sorsanız "sonunu okurken
başını unutuyorum, o yüzden bu sorulara bakmam" diyenler çoğunluktadır.
Aynı şekilde sosyal medyada da bir çok
kişi, uzun yazılar yerine kısa, sabun köpüğü tarzı yazıları tercih eder. Ciddi
ve düşündürücü içerikler yerine, eğlendirici, hoşça vakit geçirici yazılar
tercih nedenidir. Ayrıca yazının kalitesi ve niteliğinden çok, ne kadar uzun ya
da kısa olduğuna da bakılır. Nitelik yerine nicelik. Yani kimileri için işlevi
değil, boyu önemlidir.
Son yıllarda Twitter"ın bu kadar
tutmasının en büyük nedeni, yazılanların 140 karakterle sınırlandırılmasıdır.
Aynı şekilde Facebook"da da uzun yazılar yerine, çarpıcı sloganvari
cümleler, klişeleşmiş görseller ve paylaşımlar daha çok ilgi görür. Blog
siteleri ise sadece ilgi alanlarına girenler tarafından ziyaret edilir. Blog yazıları okumak bir çok kişi için tam anlamıyla bir işkencedir.
Artık insanların çoğu, çok az sürede çok
fazla ve farklı şeyler görmek, okumak ve o değişik ortamların içinde olmak istiyor.
Daldan dala, daldan dala.
Bazen bir toplu taşım aracında, bazen
ders arası veya işte çalışırken verilen bir mola süresinde, hatta yolda yürürken anlık paylaşımlara göz gezdirmek, değişik şeylerle ilgilenmek insanlara okumaktan daha cazip geliyor.
Bu sürede tek ve
uzun bir yazı okumak yerine, o ne yapmış, bu ne paylaşmış, kim kime ne demiş,
şu nereye gitmiş tarzı kısa, anlık ve hemen tüketilebilecek ayaküstü
paylaşımları tercih ediyorlar.
Uzun bir yazı içine dalıp dikkatlice
okumak, bu tür insanlar için gerçekten çok zor. Çünkü bu tip yazılar okumak
konsantrasyon işi. Günümüz hızlı dünyasında bu da çok fazla mümkün değil.
İnsanlar ellerinde telefon her anı değerlendirmek istiyor. Anlık kısa sürelerde
uzun yazı okuma işi zor oluyor tabii. Bu tür yazılara öyle ya da böyle
tıklayanların bir bölümü, ya yazıyı hiç okumuyor, ya da bir baştan bir sondan
-Alaşehir işi misali-bir göz gezdirip çıkıyor.
Haklılar mı? Bu konuda kimseyi eleştirmek
veya suçlamak olmaz. Herkesin tercihine saygı duymak gerekir. Sonuçta bu bir
arz-talep meselesidir. İsteyen istediğini alır, okur, beğenir ya da beğenmez.
Sosyal medyada herkese hitap eden, her
çeşit ürün var. İsteyen kaliteli ve nitelikli ürün tercih eder, isteyen çakma
Çin malı tarzı ucuz ve sıradan ürünleri. Sakın yanlış anlaşılmasın burada uzun
yazılar kalitelidir, kısa yazılar kalitesizdir demiyorum. Sonuçta herkes kendi
ihtiyacı olana ve kendi doğrusuna ulaşır.
Neyse... Her ne kadar kısa yazmak istesem
de yazı uzadıkça uzadı, burada bırakayım en iyisi.
İlhan İLMENÖZ
1 yorum:
Kısa yazı okumak değil insanların derdi. Bana kalırsa bir şey öğrenmemek için bir direnme. Spot cümleler dışında yazı okumayan garip bir kitle türedi. Bence bu tercih meselesi denilip geçilecek kadar basit bir şey değil. Ancak bunu çözecek olan ben değilim, o da bir gerçek.
Yorum Gönder