Terzi Fikri anısına ölümünün 30. yıl dönümünde kapanan Radikal Blog"da 2 yıl önce yazmış olduğum bir yazıdır. Okumayanlar için tekrar paylaşmak istedim.
Fatsa'nın devrimci belediye başkanı Fikri Sönmez'in ya da bilinen adıyla ‘Terzi Fikri'nin 12 Eylül zindanlarında gördüğü işkencelerin ardından hayata veda edişinin üzerinden tam 30 yıl geçti.
Kimdir bu Fikri Sönmez ya da Terzi Fikri?
Genç nesiller için çok fazla bir şey ifade etmeyen bu isim bir dönem sadece Fatsa"nın değil tüm ülkenin tanıdığı bir kişilikti. Fikri Sönmez 1938 yılında Fatsa'nın bir köyünde doğdu. Geçimini terzilikle sağladı. 1960'lı yılların ortasına doğru sosyalist fikirlerle tanıştı. TİP içerisinde çeşitli kademelerde görev aldı.
Ardından yükselen anti-emperyalist mücadelede hep ön saflardaydı. 6. Filo'ya karşı düzenlenen eylemlerde Dev-Genç içinde yer aldı. 68'den sonra Karadeniz'de emekçilerin örgütlenmesi çalışması içerisindeydi. 1972'de THKP-C Davasından yargılandı. 20 ay kadar tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. 12 Mart darbesinin ardından Karadeniz'deki devrimci mücadelenin örgütlenmesinde genç devrimcilere örnek oldu.
1979 yılı yerel seçimlerinde Fatsa'da bağımsız olarak belediye başkan adayı oldu, CHP ve AP adaylarına büyük bir üstünlük sağlayarak seçimi kazandı. Belediye başkanı seçildikten sonra sloganı, "çamura, rüşvete ve karaborsaya son" oldu. İlk olarak düzenlediği "Çamura Son" kampanyasıyla yıllardır süren ve birçok kişinin koleradan ölmesine neden olan sorunu halkın desteğiyle kısa sürede çözerek sokakları çamurdan temizledi. Seçildikten sonra halk komiteleri oluşturuldu. İki ayda bir yapılan halk toplantıları ile halkın belediye yönetimine katkıda bulunmasına çalışıldı.
Bu komitelerin üyeleri toplantılarda belediye çalışmalarını denetler, görüş ve fikirlerini rahatça söylerdi. O yıllarda 19.000 kişilik bir nüfusa sahip olan Fatsa'da ilçe sorunlarının konuşulduğu ve bu sorunların çözüme kavuşturulduğu toplantılara halktan 3500 kişilik aktif katılımlar sağlanarak toplum yönetime katılmış, belediye gerçek anlamda çözüm merkezi haline getirilmişti.
Fikri Sönmez"in belediye başkanlığı döneminde komiteler sadece belediye hizmetleri ile sınırlı kalmayıp, kumar, içki, evde şiddet gören kadınlar gibi toplumsal konularla da ilgilenirlerdi. Terzi Fikri "belediyecilik demokrasinin bir sonucu değildir, demokrasi belediyelerde başlar" düşüncesi ile insanlara sahip çıktı.
Belediye Meclisi'nin komiteler ile yaptığı tüm toplantılar mahalle hoparlörlerinden isteyen herkesin duyabileceği şekilde yansıtılmış, tam anlamıyla şeffaf yönetimin ne olduğu gösterilmişti. Ayrıca geniş köylü kitlelerinin katıldığı fındık mitingleri düzenlendi. Arazi anlaşmazlıklarından, kan davalarına, köy kavgalarından, aile içi sorunlara kadar her türden sorunları halkla birlikte çözmeye çalıştı.
İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de yağı, tüpü, şekeri, unu karaborsadan satıp, birileri zenginliğine zenginlik katarken, Fatsa'da her şey vardı. Çünkü Terzi Fikri ve O'nun ideali paraya değil, insana değer veriyordu. O yüzden izin vermediler, karaborsacıya, faizciye, tefeciye...
Bütün bu faaliyetlerin ardından Fatsa Halk Şenliği düzenlenir, insanlar gönlünce eğlenirdi. Halkın ücretsiz tiyatro izleyebildiği, her türlü sanat faaliyetinden yararlanabildiği, yerel işletmelerin desteklendiği, tütün üreticilerinin adil ödeme olanağına kavuştuğu Fatsa, "kapitalizmin tüm değerlerine reddiye"ye dönüştüğü anda egemenler için tehlikeli sayıldı. İlçe kısa bir süre içinde sosyalist solun simgesi olurken, sağcı basının ve politikacıların hedefi haline geldi.
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in "Çorum'u, Maraş'ı bırakın Fatsa'ya bakın" diyerek "hedef" gösterdiği bu ilçe, bir gece yarısı "nokta operasyonu"yla askerlerce kuşatıldı. Operasyon öncesinde Fatsa AP, CHP ve MSP İlçe Başkanlarının basına yaptıkları "Her yerde kan var, biz burada huzur içindeyiz. Fatsa'da komünist işgal yoktur. Halk vardır. Halkın yönetimi vardır. Fatsa'da ateş ile barut yok, böylesine huzurlu bir yerde olay çıkartmayı istemek niye?" şeklindeki açıklamalarına aldırış edilmedi ve Fatsa halkı 11 Temmuz sabahı tank sesleriyle uyandı.
Aynı gün gözaltına alınan Terzi Fikri kaburgaları kırılana kadar işkenceden geçirildi. Ardından 12 Eylül koşullarında cezaevi yaşamı başladı. İşkenceler, cezaevleri, mahkemeler zaten yıllardır önemsemediği sağlığının iyice bozulmasına yol açtı. 4 Mayıs 1985 günü ise bir kalp krizi sonucu hapiste yaşamını yitirdi.
O dönemde kendisine vatan haini diyenlere Terzi Fikri; "beton duvarlara, demir parmaklıklara mecbur edildiğim için hiç ama hiç üzüntü duymuyorum. Vatansever olduğumu bugün söylediğim gibi, 25 seneden bu yana her yerde söyledim. Bunun için kavgalara girdim. İşkence gördüm, zindanlara atıldım. Eğer bir ülkede vatan, İsviçre bankalarında gizli hesap defterleri ve Amerikan doları olarak görülüyor ve bu insanlar da yönetimi ellerinde bulunduruyorlarsa vatan için darağaçlarını omuzlayanları elbette vatan haini ilan edeceklerdir. " yanıtını vermiştir.
Onu aşağılamak için kullandıkları "Terzi" sıfatını inadına taşımış, hiç gocunmadan, gurur duyarak; "ben 30 yıla yakın geçimimi terzilik mesleğimle sağlamaktayım. Bana terzi olarak hitap edilmesi beni küçültmez, aksine yüceltir" diyen Fikri Sönmez için, büyük usta Can Yücel şu dizeleri yazmıştır.
"Her seçim döneminde
Göğünü yitirmiş bir ay gibi
Karadeniz'e düşerim
Ilık bir düş vaktine dönüşür Fatsa
Gözlerimin tuzu
Karadeniz'e Karadeniz gözlerime dolar
Ağzım dilim dudaklarım arar
Ben Fikri'yi ararım."
Bir zamanlar Fatsa'da hava soldan eserdi. İnsanlar sorunlarını konuşarak çözerler, kararları toplanarak alırlardı. Fikri Sönmez"in belediye başkanı olduğu dönemde, Fatsa özgürlükçü sosyalizmin bir örneğiydi.
Sosyalizmin sadece Sovyetler Birliğinden ibaret olmadığının, başka alternatiflerin bulunduğunun bir kanıtıydı ve bu alternatifler iktidarı ciddi bir şekilde korkutuyordu. O yüzden de Fatsa ve Terzi Fikri gibiler en kısa zamanda yok edilmeliydi.
O günlerde tüm duvarlarda "Güneş Fatsa'dan doğacak" yazısı iktidar için daha büyük bir sorun haline gelmemesi için Fatsa yerle bir edildi. Mezar taşında "Ben ne yaptıysam halkım için, halkımla birlikte yaptım" diye yazan Terzi Fikri adını bazıları hiç duymamış olsa da, O'nu bilenler hiç unutmadı.
İlhan İLMENÖZ, Radikal Blog, 4.5.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder