Sosyal medyadan ya da haber sitelerinden
okumuşsunuzdur, "hastalık ve yaşlılık sorunlarından kurtulamıyoruz.
Kimseyi yormadan, kırmadan, muhtaç olmadan gidiyoruz" diyerek el ele ölüme
giden emekli çiftin öyküsünü...
Yaşamlarına birlikte denize atlayarak son
vermeleri, mal varlıklarını hayır kurumlarına bağışlamaları, son günlerini
geçirdikleri otel personeline teşekkürleri, evlatlarına kırgın oluşları vb.
gibi olayın magazin boyutları bir yana, bilerek ve isteyerek ölümü seçmek,
ölüme elele gitmek bir hayli düşündürücü ve bunları okurken bile insanın canı sıkılıyor.
Burada tartışılması gereken asıl konu da
bu zaten. Hastalıklarının tıbbi açıdan hiç bir çözümü olmayan, çaresiz insanların
ve yakınlarının bir seçeneği olmalı mı?
Bu soru akıllara bazı ülkelerde uygulanan
"ötanazi hakkı"nı getiriyor.
Bence bu şekilde kesinlikle yaşama şansı
olmayan hastalar için hem daha fazla acı çekmemeleri, hem de son anlarını kendilerinin belirlemelerini
sağlamak amacıyla ülkemizde de isteyenlere ötanazi hakkı tanınmalıdır.
Sonuçta çaresiz ve acı çeken insanlar
için bir seçenek ve anayasal bir hak olmalıdır.
Ötanazi uygulamasının yasal olduğu
ülkelerde , aktif ve pasif ötanazi şeklinde farklı 2 uygulama var.
Aktif ötanazide, doğrudan uygulama söz
konusu. Öldürücü madde, kurtarıcı tedavi uygulanması imkânsız olan hastaya
doğrudan verilir.
Pasif ötanazide, dolaylı bir uygulama söz
konusu olup, hastayı hayatta tutan makineler kapatılır ya da geçici - kısmi
tedaviye yönelik ilaçların verilmesi kesilerek, ağrının giderilmesi dışında bir
tedavi uygulanmaz.
Avrupa"da; Belçika, Hollanda, Lüksemburg
ve İsviçre gibi ülkelerde ötanazi
yasalar tarafından destekleniyor. ABD"de de bazı eyaletler
ötanaziyi tanımış durumda.
Yasalarımıza göre ötanazi hakkı yok ve uygulayanlar hakkında
ağır cezalar uygulanıyor. Türk Ceza Kanunu'na göre, hastaya ötanazi uygulayan
fail (hekim), tasarlayarak (taammüden) adam öldürme hükümlerine göre yargılanır
ve ağırlaştırılmış müebbet (ömür boyu) hapis cezasıyla cezalandırılır.
Ülkemizde 1998 yılında yayınlanan Hasta
Hakları Yönetmeliği'nin "Ötanazi Yasağı" başlıklı 13. maddesine göre,
ötanazi yasaklanmış durumda. Söz konusu maddede şöyle deniliyor:
"Tıbbi gereklerden bahisle veya her
ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir
başkasının talebi olsa dahi, kimsenin hayatına son verilemez."
Ülkemizde çok fazla tartışılmayan ve
gündeme gelmeyen bu konunun artık tartışılması ve bu konuda yasal düzenlemeler
yapılması zamanı gelmedi mi?Ama organ bağışı konusuna bile yeteri kadar
yanaşmayan bir toplumda, ötanazi nasıl tartışılır o da ayrı bir konu.
Şimdi herkes kendini bu habere konu olan emekli çift
yerine koysun. Çaresiz bir hastalığınız var ve ölüme yakınsınız. Yani kurtuluş
şansınız kesinlikle yok. Ölüm zamanınızı, yerini ve son olarak kimlerin
yanınızda olacağını bilmek ve bütün bunları siz belirlemek istemez miydiniz?
Yakınları gözleri önünde acılar
içinde ölürken çaresiz kalanlar çok iyi
bilirler. Eğer hiç bir umudunuz yoksa boş yere acı çekmek niye? Üstelik size
bakacak bir yakınınız da yoksa...
Sonuçta ölümü seçmek de bir tercih değil
mi?
İster bir hastane odasında, ister denizin
ortasında...
İlhan İLMENÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder