Wikipedia

Arama sonuçları

24 Ocak 2017 Salı

Radikal Blog sonrası blog yazarlığı, Milliyet Blog ve Papiroom


Yazmak, başka bir deyimle görüş ve düşüncelerini, fikirlerini yazıya dökmek ve bunları birileriyle paylaşmak adeta bir tutku... Bir zamanlar revaçta olan günlük tutmanın yerini son 10-15 yıldır blog yazarlığı aldı. Kişisel blogların yanı sıra, farklı yazarları ve düşünceleri bir araya getiren platformlar ve sosyal ağlar da blog yazmak isteyenler için bulunmaz bir nimet.

Ayrıca son yıllarda hızla gelişen internet medyacılığı da amatör ve profesyonelce yazanlar için yazma ortamı sağlıyor. Benim burada anlatmak istediklerim ise sadece amatörce yazan, bu işe gönül vermiş olan blog yazarları.

Blogger kelimesini kullanmayı sevmiyorum. Blogger yerine blog yazarı demek daha doğru bence. Aslına bakarsanız burada yazar sözcüğü de çok iddialı. En iyisi blogcu ya da nasıl kabul ediyorsanız öyle olsun.

Gelelim asıl mevzuya; Radikal Blog kapanalı neredeyse 1 yıl olacak... Burada sürekli ve düzenli yazan biri olarak hala o günleri özlemle anıyorum. Biliyorum ki Radikal Blog"da yazan birçok arkadaş da benim gibi düşünüyor. Radikal Blog sayesinde tanıdığım çok değerli dostlarla çeşitli sosyal medya ortamlarında görüşebilsek de artık birçoğunu her gün düzenli olarak okuma olanağını bulmak pek mümkün değil.

Her şeyden önce Radikal Blog hiç birimizin beklemediği bir şekilde ve aniden kapanınca kendimizi ortada kalmış, sokağa atılmış çocuklar gibi hissettik. Bu ani kapanışa inanamadık, inanmak istemedik, birbirimizi aradık sorduk doğru mu diye... Son bir veda yazısı bile yazamamıştık. Gerçek olan bir şey varsa Radikal Blog kapanmıştı ve burada yazma özgürlüğümüz elimizden alınmıştı.

Artık her sabah merakla "bakalım bugün kim ne yazmış?" diye siteye giremeyecek, yazdığımız yazının ne kadar okunduğunu, Radikal ana sayfada yer alıp almadığını izleyemeyecektik. "Acaba bu aralar ne yazsam" diye düşünemeyecek, hatta yazılarımızla birbirimize tatlı tatlı sataşamayacaktık.
Acı gerçek ile yüzleşince bu sefer de ne yapalım telaşına düştük. Kimisi "dağılmayalım hep birlikte bir yerlerde yazalım" derken, kimi de herkesin başının çaresine bakması gerektiğini söylüyordu. Sonuçta çil yavrusu gibi dağıldık. Farklı platformlarda yazan da var, kendi kişisel blogunu oluşturan da, yazmaya benim gibi ara veren de var.

Tabii ki Radikal Blog"un kapanması dünyanın sonu değil ve yaşam devam ediyor ama orası gerçekten çok farklı bir ortamdı. Bu işe yeni başlayan genç blog yazarları için gerçekten bir okuldu. Yazmak isteyenler için çok büyük bir şanstı. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz onu bilemem ama "Radikal" adı gerçekten farklı bir saygınlıktı.

Yine kendine özgü ve saygın başka bir platform olan Milliyet Blog ise bu konuda en uzun soluklu blog platformlarından biri. Orada da çok değerli blog yazarları var. Ancak nedendir bilmem oraya bir türlü ısınamadım. Kendimi hep dışarıda hissettim, içeriye giremedim ya da almadılar. Milliyet Blog”da çok eskiden beri yazan bir grup var ki onlar kendi aralarında bir aile olmuşlar, geçinip gidiyorlar. Sakın yanlış anlaşılmasın ama nedense Milliyet Blog bana hep emekli memurlar lokallerini anımsatıyor.

Bir de Milliyet Blog”un farklı işleyen bir sistemi var. Radikal Blog”da bir yazı 24 saat sonra ana sayfadan kalkarken, Milliyet Blog”da haftalar/aylar hatta yıllarca en çok okunanlar bölümünde yer alabiliyor. Örneğin çok kişinin okuduğu bir “sarımsak limon mucizesi” varki neredeyse herkes ezberledi. Sonuçta her zaman olmasa da ara sıra burada da yazmaya çalışıyorum.

Gelelim Papiroom”a… Bir çoğunun belki adını bile duymadığı farklı bir sosyal ağ. İzmir kökenli, iyi niyetli ve çalışkan bir grup gencin çabasıyla oluşan bu platform sadece blog yazmak için değil twitter-facebook gibi de kullanacağınız bir sosyal iletişim ağı. Editörlük sisteminin olmaması hem bir avantaj, hem de dezavantaj. Yani yazılarınızı istediğiniz zaman kendiniz yayınlayabiliyor, editör ne zaman yayınlayacak diye beklemiyorsunuz.

Aslına bakarsanız ilk başlarda ben Papiroom”dan çok umutluydum. Hatta Radikal Blog kapanınca birçok arkadaşı buraya gelmeleri konusunda ikna ettim.

Eğer doğru adımlar atılabilmiş olsaydı Papiroom, Radikal Blog sonrası doğan boşluğu doldurabilecek kapasitede bir yer olabilirdi. Orada yazan gerçekten çok kaliteli yazar arkadaşlar ve yeni gelen 20-30 sağlam blog yazarı ile bu konuda kendine hatırı sayılı bir yer edinebilirdi. Ama maalesef kötü iyiyi kaçırttı. Özgün ve kaliteli yazılar yazan bir avuç yazar dışında genellikle gazetelerden ve çeşitli internet sitelerinden kopyala-yapıştır yapanlar, birer cümle ile tanıdıklarına hal hatır soranlar, selam gönderenler ve yorumlarda ona buna saldıranlar Papiroom”un geleceğini belirledi ve belirlemekte…

Aslında bu konuda söyleyecek, yazacak çok şey var ama yayın hayatına devam eden Papiroom ailesine başarılar dilemek en doğrusu… Umarım bir gün özgün yazı yazanlar için daha iyi bir ortam yaratabilirler.

Ayrıca blog yazmak isteyenler için kişisel blog siteleri dışında bir çok internet medyası da mevcut. Bunların bir bölümü çeşitli konularda derinliğe haber yaparken, her konuya değinen internet medya sitelerinin bir kısmı da sadece yerel konulara ve yazarlara yer veriyor.

Yeter ki siz yazmak isteyin. Her ne kadar yazmanın sırat köprüsünden geçmekten daha zor olduğu günümüz Türkiye”sinde yazacak bir yer bulsanız da Radikal Blog yazarlarının gönlünde Radikal”in yeri her zaman başka olacaktır.


İlhan İLMENÖZ

Hiç yorum yok: